Joseph Jackson on Piers Morgan

[deep_inside]

O kadar çok şey oldu ki peş peşe...hepsini tek tek foruyma koyucam, Joseph'in Piers Morgan'a çıkmasıyla başlıyorum...Videoları koyayım, ayrıntılarını daha sonra anlatırım, çok ilginç ayrıntılar vardı:
Part 1: [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Part 2: [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

Aslında en ilginç ayrıntılardan biri Joseph'in çektiği belgeseldi. Trailerında çok ilginç bir yer var. 2:36'da adam "son of a bitch staged his own death" (son of a bitch (küfür olduğu için çevirmiyorum) kendi ölümünü tertipledi" diyor.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

[Pinokyo]

Şimdi tamamını seyrettim.Bu kesinlikle uzun vadeli bir aklama planı..Woww bu çok büyük bir adım.Gerçekler birer birer ortaya çıkıyor...Piece by piece is real

[deep_inside]

Dostlar, Joseph'in röportajının ayrıntılarını vereceğimi söylemiştim...Bugün içerisinde size ayrıntıları vericem, anlatmam gereken şeyler var...röportajın bir boyutu var: Howard Hughes...İşte bu konuda anlatacaklarım var...azıcık bekleyin...geliyor...

[Minmylife]

sabırsızlıkla bekliyoruz!

[MİsmailJ]

Bekliyoruz.

[deep_inside]

Eveeettt dostlar, uçmaya hazır mısınız?...Michael'ın engin zekasına dalış yapmaya hazır mısınız?...Başlıyoruz...
Röportajı herhalde seyrettiniz, Joseph'ın her zamanki tavırlarıyla aslında satır aralarında bize ne kadar çok şey anlattığını göreceksiniz şimdi...Röportajın önemli kısmında çocuklarını disipline etmek zorunda olduğunu, o zamanın şartlarının bunu gerektirdiğini vs söyledi...Michael'ın çocukları için birkaç şey söyledi...Blanket'da Michael'ı gördüğünü söyledi ve Piers Paris'in memorialda konuşma yaptığı ve ağladığı görüntülerden sonra gülmemek için kendini tuttu ve Paris için ilginç bir cümle kurdu:
"well Paris is....well even Michael says she's a piece of work, because most girls are hard to raise"
"Paris...Michael bile Paris'in kendine has bir kız olduğunu söylüyor, çünkü kızların çoğunu yetiştirmek zordur" (Ne demek istediğini kimse anlamadı! Çünkü "piece of work" deyimi olumsuz anlamda da kullanılabilir, olumlu anlamda da ) Ayrıca Michael'ın kendisine ulaşmaya çalıştığını, onu bu durumdan ancak kendisinin kurtarabileceğini bildiğini söyledi. Ama gelelim bizim röportajın önemli noktasına...Joseph dedi ki, Michael'a Howard Hughes gibi davrandılar...Howard Hughes ismi bize verilen açık bir ipucuydu...Howard Hughes kimdir?...Belki Leonardo Di Caprio'nun "Aviator" filmini izleyen olmuştur aranızda...O film Hughes'nun hayatını anlatıyordu...Ben size Hughes'u tanıtayım: Hughes, Howard Hughes 1905 yılında Texas'ın Huston kentinde doğdu. Howard Robard Hughes ve Ellene Gaco'nun tek oğluydu ve ailesi iki yandan da çok zengindi. Babasının asıl serveti, petrol çıkarmada kullanılan ve kendi buluşu olan bir sondaj aletinin patenti olmuştu.Daha 11 yaşında matematik ve mekanik mühendislik dallarında bir dahi sayıldı. 14 yaşında uçuşa merak sardı ve pilot brövesi aldı. Daha o yaşlarda bir gün, geleceğini açıkladı: Dünyanın en iyi pilotu, en iyi film yapımcısı ve en zengin adamı olacaktı. Bu sözlerini büyük ölçüde tuttu da... 1922 yılında annesini, iki yıl sonra babasını kaybetti. Böylece daha 19 yaşında inanılmaz bir servetin sahibi oldu. Ve bu servete konup "Hughes Tool" şirketinin başına geçmek için, yasaların saptadığı 21 yaş sınırını beklemedi, dava açtı ve şirketlerin başına geçti. Artık tüm gelecek onundu. Önce, iki büyük merakını birleştiren çılgın bir projeye daldı: İlk savaşta iki pilot arkadaşın serüvenlerini anlatan "Hell's Angels- Cehennem Melekleri" adlı savaş ve pilot filmi. Bu filmin olabildiğince gerçekçi olmasını, hiçbir sinema hilesi içermemesini istiyordu. Dediği oldu ve bir bölümü renkli olan bu iki saati aşkın film, perdedeki en unutulmaz hava savaşı ve uçuş cambazlığı içeren filmlerden biri olarak sinema tarihlerine geçti. Dört milyon dolara yakın maliyetiyle o zamana (yani 1930 yılına) dek yapılmış en pahalı film olan yapım, belki bu maliyeti asla çıkaramadı. Ama Hughes için bunun önemi yoktu. İstemiş ve tam istediğini elde etmişti.30'ların ortalarına doğru, Hughes birden Hollywood'dan sıkıldı ve asıl tutkusu olan havacılığa döndü. Art arda keşifler yaptı, rekorlar kırdı, dönemin havacılığını geliştiren yollara kilometre taşları döşedi. 1935'te kendi tasarladığı H-1 uçağıyla saatte 500 km. hıza yaklaştı. 1938'deyse New York'tan kalktı ve tam üç gün 20 saat sonra yine New York'a indi. Jean Harlow, Bette Davis, Ginger Rogers,Katharine Hepburn, Rita Hayworth, Lana Turner, kendi keşfi olan Faith Domergue, derken güzeller güzeli Ava Gardner gibi isimlerle fırtınalı aşklar yaşadı.
Daha sonra da ünlü RKO şirketini satın alacak ve birçok filmi bizzat hazırlayacaktı. Ama asıl ilgisi artık uçmaya yönelikti. Daha 1939'da TWA adlı havacılık şirketinin çoğu hissesini satın aldı, şirketin başına geçti. Ünlü Lockheed firmasına özel bir filo ısmarladı. Amacı Atlantik'i rekor süratte aşan bir yolcu uçakları filosu yaratmaktı. Savaş süresinde ise ordu için deneysel ve çok kapasiteli uçaklar yaratmaya çalıştı. Bu arada Hercules-Herkül adını taşıyan dünyanın en büyük uçağını imal etti ve onu bir kez bile olsa uçurmayı başardı. Tüm bu çabalar sırasında çeşitli kazalar geçirdi, bizzat kullandığı uçaklar düştü, ölümlerden döndü. Ama hep hayatta ve ayakta kalmayı başardı. Ama özellikle 1946 yılında Beverly Hills'de düşüp birçok evi de harap eden büyük kazadan sonra, hassas sinirleri iyice bozuldu ve çılgınlığa giden dönem başladı. Obsesif olduğu söyleniyordu ve bu sinirsel hastalığı nedeniyle inzivaya çekildi. "mikrop korkusu", onu dış dünyadan tümüyle koparmıştı. 1958'de son kez basının karşısına çıktı, sonra tümüyle evine kapandı ve bir daha ortalarda gözükmedi. Ölümüne kadar hiçkimseyle görüşmedi ve ölümü de havada oldu, ama ölümü için iki ayrı yer söylendi ama havadayken öldüğü biliniyor. Öldüğünde 41 kiloya düşmüş, saçları ve tırnakları kesilmemiş, tannmaz bir halde olduğu belirtiliyor. Aslında kimse ne olduğunu tam olarak bilmiyor.
Hughes aslında tam bir dahi ve insanlar onun bu takıntısı yüzünden inzivaya çekildiğini düşünürken o kendisine ikinci bir kimlik yaratmış ve başka bir hayat sürüyordu. Nik McLelland ismini kullandı ve saçı, sakalı uzamış, zayıflıktan tanınmaz halde bir dublörünü kendi yerine ölmüş olarak gösterdi. 1976'da kendi ölümünü tertipledi ve Nick McLelland adı altında 2009'a kadar yaşadı. 104 yaşında öldü.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Mark Musick'in açıkça anlattığı videosu:
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Michael Hughes'a hayrandı ve ona "master" yani usta diyordu. Rabbi Shmuley'in kitabında da bu hayranlığını ortaya koyuyordu:
"The Master of Mystery":

Rabbi Shmuley: So what is it about the hidden which makes it outlast the revealed? What is it about holding something back that people want it suddenly?

MJ: I just, I love, I do love the power of mystery, I really do. I think it's very powerful.

RS: Is it spiritual? What is it?

MJ: It's spiritual, it's, it's people conjure up all these ideas, people create it themselves. They conjure up all these ideas in their head about what's going on. I mean they used to say, you know, Howard Hughes is up there and he owns the hotel but he stays on that floor, he doesn't come down. He's in the dark, he's in the corner in the bed with long nails and hair to here and he's hooked to an IV. So the brain would just go crazy conjuring up all kinds of crazy stories, and I love that. I love Howard Hughes 'cause he played this big thing. I mean, to me he's like one of my masters. But I don't know, this is the first time I've ever said this Shmuley, I love Howard, he's a genius.

RS: Because what? Because he knew the power of mystery?

MJ: How to play people, yeah. He knew how to make the public interested. P.T. Barnum was pretty good at it hmself.

Ustalarını iş başında izleyerek daha iyisini yapmak felsefesi olan da Michael zaten...değil mi?
Ha bir şey eklemeyi unuttum...Howard'ın Elizabeth Taylor'a takıntısı vardı, onunla evlenmek için annesine para bile teklif etmiş ama Elizabeth sadece gülerek reddetmiş, hiç kabul etmemiş Howard'ı ama Howard'da Elizabeth bir takıntı olarak kalmış, kimlik değiştirdikten sonra evlendiği kadın Elizabeth'e benzediği için onunla evlenmiş...

Howard ve Michael'ın daha fazla ortak yönleri de var, deştikçe de çıkıyor...şimdilik bu kadar...

[ecz_mj]

Vay be... Biyografik eserlerden hep hoşlanmışımdır bu yüzden herhalde Aviator filmini çok severim ve ilk izlediğimde Michael'ı aklıma getirmişti karakterin bazı özellikleri (zaten ne zaman aklımdan çıkıyo ki), ama böyle bir bağlantı hakikaten tüyler ürpertici
Sağol deep_inside

[Minmylife]

teşekkürler deep inside..

[KingofMusic]

Öncelikle teşekkürler Deep... Ama bir şey söyleyemek istiyorum.
Bu "son of a bitch staged his own death" dediğini söylediğin bölümde, "son of a bitch I thought he staged his own death" demiyor mu ? Yani anlam , ''Kendi ölümünü sahnelediğini düşünmüştüm ama öyle değildi...'' gibi oluyor sanki, sanırım sen beni anlamışsındır. Tekrar teşekkürler.

[MİsmailJ]

Öncelikle teşekkürler Deep... Ama bir şey söyleyemek istiyorum.
Bu "son of a bitch staged his own death" dediğini söylediğin bölümde, "son of a bitch I thought he staged his own death" demiyor mu ? Yani anlam , ''Kendi ölümünü sahnelediğini düşünmüştüm ama öyle değildi...'' gibi oluyor sanki, sanırım sen beni anlamışsındır. Tekrar teşekkürler.

Haklısın sanırım. Bir de arada "because" diyor. Senin dediğin anlam olabilir. Ama yine böyle bi belgeselde bu fikir kulağa kötü gelmiyor.

[KingofMusic]

Kesinlikle, belgeselde bu sözlerin geçmesi zaten asıl güzel olan.